6 Mayıs 2009 Çarşamba

Mac'im ve ben... 20 yıllık dostluk...



Teşekkürler Apple, teşekkürler Steve!
Apple'ın CEO'su Steve Jobs'un hayatımdaki yerinin ne kadar büyük olduğunu, ben yıllar sonra öğrendim. İlk Macintosh'la tanıştığımda, yıl 1987 idi. O yıllarda biz yeni yetme grafikerler, bir elimiz airbrush'ta, bir elimiz pantone kalemlerde, yarattığımız tasarımı müşteriye sunacak bir taslak yapmak için boğuşup dururduk. Rotring kalemler tıkanır, Letraset tabakaları kuruyup pul pul dökülür, dizgiler bir türlü doğru gelmez, yapıştırıcılar her tarafımıza yapışır, ellerimizdeki boyalar günlerce çıkmazdı.
İlk Macintosh'u (classic) gördüğümde bana tüm bu eziyetlerden kurtulacağım fikrini vermedi haliyle.. Şirin bir oyuncak gibiydi. Ama görür görmez sevdim onu... Türkiye'de İlk Macintosh reklamı yapılacaktı ve fotoğraf çekimi için rahmetli Ahmet Kayacık'ın stüdyosuna bir adet Mac classic gelmişti. Mouse'una bir kez dokunduktan sonra bırakmak istememiştim. Ve çekim için ekranına "Mac Draw" programında "Merhaba" yazısını kendim yazmam için Bilkom'dan gelen arkadaşa : "Valla billa, ben yapabilirim, n'olur" gibilerinden yalvarmıştım adeta... Sonra fotoğraflar çekilip, ilanlar yayınlanmış, benim de aklım o şirin Mac'te kalmıştı.

2 yıl kadar sonra, Admar Reklam'a benim ısrarlarıma dayanamayan sevgili patronum Rahmetli Muammer Öztat, bir Mac almıştı. O yıl ve onu takip eden yıllarda sürekli gelişen ve değişen bir sürü Mac'imiz olmuştu ve bizi de yavaş yavaş çileli taslak işçiliğinden kurtarmaya başlamıştı. Artık yaratıcılığımıza daha fazla zaman ayırabiliyorduk. Grafik dünyasını Mac'ler fethetmeye başlayınca, PC'cilerin kıskançlıkla, "ne var yani, biz de aynı programları daha ucuz ve hızlı PC'lerimizde kullanırız, Mac'leri alt ederiz" gibi tehditlerine boyun eğmedim hiç... Umarım bundan sonra da Apple, biz grafik tasarımcıları sadece "müşteri" olarak görmez ve Mac'lerle dostluğumuzu bozmaz. Ve en çok istediğim şey, Steve Jobs'u yeniden işinin başında ve sağlıklı görmek. Her şey için teşekkürler Steve!

8 Ocak 2009 Perşembe

Gecikmiş bir 'açılış yazısı'

Sevgili günlük... ( Eskiden, çoook eskiden bir günlüğüm vardı ve ona yazarken böyle başlardım.)
Bu blogumu açarken arkadaşlarıma mailler atıp duyurmuştum. Sağolsunlar herkes olduğu gibi kabullendi de bu blogumu, kimse hayrola, niye açtın, niye ismini grafikahve koydun filan diye sormadı. Blogdur açılır, ne var bunda diyeceksiniz...
Aslında bloglar günlük gibi sırlarla dolu bir defteri, tam tersi bir yere konumlamaktır bence... Yani günlüğümüzü kimsenin okumasını istemeyiz, ister miyiz? Ben günlüğümü hep saklardım. Birisi bulup okuyacak diye ödüm kopardı. Oysa blog öyle değil. Herkes okusun da benim derin ve de engin duygu, düşünce ve bilgi birikimimden faydalansın diye açılır. Blogu olan bir çok yazar, gazeteci ve akademisyen gerçekten izleniyor ve seviliyor bu bağlamda...
Benim bloguma gelince; amaç önce kendi kendime konuşma şeklinde.. yani grafik sohbetleri olsun, arada bana yorumlar gelsin, isteyen bir konuda bizi bilgilendirsin, karşıt görüşler olsun... ortalık karışsın filan. Böyle isteklerim vardı. tabii bir blog popüler olmadan kimse oraya yorumlar yazıp, sorular sormaz. Forum düzeninde devam eden bloglar da var. Ama benim en sevdiğim bloglar içinde yemek tarifleri olanlar.. Örneğin kişi yemeğini nasıl yaptığını ballandıra ballandıra anlatıyor, eltimler de geldi bi güzel yedik, pek eğlendik falan diye devam ediyor... Hemen altında yorumlar da yer alıyor "ooh pek güzel yapmışsın eline sağlık, dur ben de yapayım -ya da- denedim pek şaane oldu gibilerinden...
Burada güzel olan, bu blogların okunuyor ve yorumlanıyor oluşu. Sadece bilginizi ortaya döküp, yararlanılsın istiyorsanız, öyle bloglar da var. Ama benim dileğim, blogumda daha yaşanan konulara yer vermek. Grafik dışına da çıkabilirim. Kafamı çok meşgul eden estetikle ilgili bir sürü konu var. onları da yazabilirim. Gerçi ben yazar olmadığım için yazdıklarım pek edebi sayılmaz. Kendimi de pek sıkmıyorum bu konuda. Kimse günlük yazarken edebi oldu mu acaba diye sormaz... içimi dökeyim yeter diye düşünür bence. O yüzden yazım hatalarım için -önce kendimden- af diliyorum... Başka okuyanlar olursa da kusurlarım affola!

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Ambalaj tasarımında görsel kullanımı

Hepimiz marketlere alışverişe gideriz. Çünkü Market alışverişi dediğimiz olay, cins, dil, din, ırk ve sınıf farkı gözetmez. İşte biz reklamcılar da bu kesimden, yani market alışverişi yapanlardan geçinir, gideriz... Ama bu iş bu kadar basit mi? Hayır değil elbette. Reklam işinin, hedef kitle, strateji, falan filan kısmını geçelim, gelelim bizim kendi konumuza... Ürün ambalajlarına... Yani daha o ürün için reklam tasarlanmadan, ilk baştaki haline...

Markette rafların önünde , ürünlere bakıp düşünen bir dolu insan görürüz. Sizi bilmem ama ben, çaktırmadan hem o kişinin incelediği ürünleri, hem de o kişiyi biraz incelerim. Sonunda da hangi ürünü aldığına bakarım. Rafta diyelim bir kaç marka Şeftali nektarı var. Üzerlerinde de çeşitli sulu şeftali görselleri var haliyle...

Tüketici kişi, bu markalardan birini seçecek sonuçta. Genellikle en bilindik markaya önce el gider... ikinci faktör fiyattır.. Diğer ürün öte taraftan göz kırpar, ben hem onun kadar kaliteli, hem daha ucuzum... Üçüncü markanın kendini satmak için bir şansı var: Albeni! Parlaklık, güzellik... Şeftaliler en canlı renkleriyle yerleşmiştir ambalaja. Evet, büyük ihtimalle diğer iki önemli faktörün yanında hiç de azımsanmıyacak miktarda tüketici “güzel”i seçer... Tabii en bilindik marka, tahmin edeceğiniz gibi, görseli de en parlak olandır... Ama bu durumda diğerlerinin de şansı vardır... Görselin önemi de bu noktada başlar ve biz grafik tasarımcıları ilgilendiren de işte alışverişin bu kısmıdır. Müşteriniz eğer ilk, ikinci markalardan biri değilse, ambalajının tasarımını en az onlar kadar güzel ister. İşte burada bir “dur yolcu” demekte fayda var. Birinci markanın ambalaj malzemesi, baskı kalitesi, fotoğraf kalitesi, selofanı da elbet birinci sınıftır. Sorunuz şu olmalı: Bizim ürünümüz de aynı kalitede basılacak mı? Yanıt evetse, işe bakışınız daha farklı olacaktır. Değilse, daha baştan kalite farkı sırıtacaktır. Sizin görseliniz ne kadar güzel olursa olsun, diğer unsurlar onu mahfetmeye yeter de artar bile.. Biz birinci tercih olduğunu varsayıp, moralimizi hiç bozmayalım baştan, iyisi mi.

Tasarıma başlamadan önce, ilk yapılacak şey, rakip ürünleri incelemek olmalı. Özellikle de müşterinizin beğendiği ürünü bilirseniz, işiniz kolaylaşır. Taklit etmek açısından değil, tabii. Sadece size müşterinizin nasıl bir tarzı olduğu konusunda ipucu verecektir... Burada ikinci yapacağınız şey, bol bol çizim yapmak. Çizimin kalitesi önemli değil. Neyi nasıl yerleştireceğinizi tasarlasanız, logonun yerini saptasanız bile yeterli. Önemli olan çiziminizin size yol göstermesi..

Görsel arayışınıza başladınız.. Ya hazır görsellere bakacaksınız ya da bir fotoğrafçıya çektireceksiniz. Her iki durumda da insiyatif sizindir. Bir tasarımcı hiç bir zaman ürün çekimini fotoğrafçıya bırakmamalıdır. Fotoğrafçı sizin aklınızdaki tasarımı bilemez.. Benim ilk tercihim, ürünün fotoğrafını kendim çekmek... Çekimi yaparken, aklımda tasarım şekillenir. Önceden baktığım örnekler de bana zaten yeterince yol göstermiştir. Ama eğer olanağınız yoksa, fotoğrafçınızla iyi bir uyum içerisinde çalışmalısınız. Ürün çekimlerinde ışık çok önemlidir. Özellikle sebze meyve gibi görsellerde ürünün dokusu görünmeli.

Görüntüleriniz elinizdeyse, ikinci aşamanız programların en güzeli ve de en belalısı Photoshop. Photoshopla çalışırken, her şey hem çok kolay, hem de çok zordur.

Tasarımlarınız için seçtğiniz görsellerden birer kopya almayı unutmayın.

Çalışmanızda aklınızda bulunduracağınız şey, ürünü müşterinin istediği canlılık ve renkliliğe kavuşturmak. Bunun için Ürünün ana rengini kirleten tüm diğer renkleri geriye çekmelisiniz. Sarı tonun hakim olduğu bir ürününüz varsa, mavi onu kirleten renktir. Aynı şekilde Turuncu ve Kırmızı tonlardaki ürününüzden de maviyi, detayları kaybetmeyeceğiniz bir şekilde geri çekmelisiniz.. Ambalajda çok sıklıkla yaptığım şey, çekilmiş görsellerle hazır görselleri photoshopta birleştirmektir. Böylece kendi çektiğiniz halde, profesyonel görünümlü görseller elde edebilirsiniz.


25 Şubat 2008 Pazartesi

Bizim Reklamcılar:

"İslami Oto"nun reklamını yapar mıyız?
Yaparız elhamdülillah!

Gazetede bir haber:
'İslami Oto'ya Türkiye de 'evet' demiş.
İslami ülkelere özgü (!) bu aracın üretimini öneren İran Sanayi ve Maden bakanı Ali Ekber Mehrabian demiş ki:
-Güçlerimizi birleştirirsek belki de dünyanın en iyi aracını üretebiliriz.
Vay vay vay!
Sen bir kalemde yılların yüzyılların teknolojisini, araştırmalarını, ( ne biliym, mercedesleri, jaguarları, BMW'leri) sil, "dünyanın en iyi aracı"nı yap, koy ortaya. Hem de islami görünümlü...
Bakan Mehrabian: "maksat müslüman halkı biraz heyecanlandıracak bu aracı sunmak ve onların 'islami Gurur'larını kabartmak.. "demiş. Eh bu durumda benim bir islami ürün önerim daha var:
Yeni! "İslami Gurur Kabartıcı" çıktı!
alın, hamurunuza katın, islami gururunuz anında kabarsın!
(kabarınca neler mi olcak? gelecek blogda)

23 Şubat 2008 Cumartesi

"Tütük"












Belirsiz çevrelerden duyduğuma göre, artık "tasarım" da yasaklanabilecekler listesine alınabilecekmiş!!!
RTÜK gibi, bir de TTÜK çıkıp, neye, neden "tasarım" denilip denilmiyeceğini, eğer denilecekse, o tasarımların genel örf ve adetlere uygun olup olmadığını, batının birtakım ahlaksızlıklarını yansıtıp yansıtmadığını filan denetleyeceklermiş!!! Deniliyor ki, (ya da denilmiyor) Bu art direktörlüğe ve grafik tasarımcılığa vurulacak yeni bir darbeymiş. Tasarımlar eğer "tütük"den geçmezse, müşteri milleti para mara ödemiyebilirmiş. (sanki ödüyorlarmış gibi)
Eh bu durumda bizim yapacağımız bir-iki iş kalıyor:
1) Hazır Pazar tasarım sitelerinden yapıp, 100 liraya 10 alternatifli logo, broşür ve bilumum basılı malzeme tasarımı yapmak...( Haydii, koş vatandaş, 10 tanesi 100 lira bunların, almayanı dövüyolaar...)
2) Pazarda limon satmak..(aynı şey)

resmin alındığı site:www2.printshop.co.uk

15 Aralık 2007 Cumartesi














AIGA Design Archives
Aiga (American Institute of Graphic Arts) grafik tasarım arşivini içeren oldukça geniş bir site. Pahalı kitaplar satın almadan, bu siteyi ziyaret ederek binlerce grafiği izleyebilir, kendi arşivinize katabilirsiniz. işleri büyüterek incelemek te ayrıca iyi bir özellik. Site adresi:
http://designarchives.aiga.org


14 Aralık 2007 Cuma


Earthlings:
Mutlaka ve mutlaka izleyin!
www.isawearthlings.com